8 Ağustos 2011 Pazartesi

Beyazid Bestami İslam Tasavvufunun Özü

Beyazid Bestami İslam Tasavvufunun Özü
Yayınevi : DEMİR KİTAPEVİ
Basım Yılı : 1978
Müellifi : Celâl YILDIRIM
Yayınevi : Demir Kitabevi – İstanbul – 0212 528 50 06
Yansıtan : Hamdi CENİK
www.sufizmveinsan.com

Bâyezid-i Bestâmî Hazretleri anlatıyor:

—Tevekkül olarak, kendine Allah’tan başka yardımcı olmadığını, rızkını O’ndan başka hazırlayıp dağıtan bulunmadığını ve ameline O’ndan başka şahidin mevcut olmadığını bilmen yeter. (308)

Bâyezid-i Bestâmî Hazretleri anlatıyor:

—Ârifin en büyük belirtisi şudur: Seninle yer, seninle içer, seninle oturup kalkar, alım satımda bulunur; fakat her an kalbi kutsiyet melekûtundadır. (308)

Bâyezid-i Bestâmî Hazretleri diyor ki:

—Musa (a.s.) Allah’ı görmek istedi. Ben ise Allah’ı görmeyi değil, Allah beni görmeyi irade buyurdu. (309)

Nefsimi terbiye etme yolunda dört hususta yanıldım ve hata yaptığımı bilahare anladım:

—Zannediyordum ki ben Allah’ı anıyor, O’nu tanıyor ve seviyordum. Ve yine O’nu talep ettiğimi sanıyor, avunuyordum.

Belli bir mertebeye gelince gördüm ki; O’nun beni anması, benim O’nu anmamın önüne geçmiş, sevgisi benim sevgimi aşmış, marifeti benim marifetimi çok gerilerde bırakmış. Beni arzulaması, benim O’nu talep etmemin çok önünde bulunuyor. (312)

Tasavvuf ile ilgili özlü sözler:

TASAVVUF; hiçbir şeyden kederlenmemek ve her şeyde safa bulmaktır.

(Ebû Türab) (324)

TASAVVUF; Allah’ın seni sende öldürmesi ve kendisiyle ihyâ etmesidir.

(Cüneyd-i Bağdâdî) (323)

TASAVVUF; gayr ile alâkasız olarak Allah’la olmaktır.

(Cüneyd-i Bağdâdî) (323)

TASAVVUF; toplulukla zikir, duygululukla vecd, bağlılıkla ameldir.

(Cüneyd-i Bağdâdî) (323)

TASAVVUF; sulhsüz mücadeledir.

(Cüneyd-i Bağdâdî) (324)

TASAVVUF; Allah’la olma hâlidir.

(İmam Şiblî) (323)

TASAVVUF; kalbi halktan koparmak, Hakk’a bağlamaktır.

(İmam Şiblî) (324)

TASAVVUF; yakıcı bir ateştir.

(İmam Şiblî) (324)

Kitabın son kısmında tasavvuf anlayış ve tarifleri ile ilgili değişik aktarımlar da bulunmaktadır. Dileyenler o kısımlardan yararlanabilirler.

Bu bölüme Üstad Ahmed HULÛSİ’nin eserlerinde; “Tasavvuf” u açmak, açıklamak kapsamında olarak yazılmış, yol gösterici cümlelerini de aldık. Yararlanmayı umarak; başka bir eserden “Yansımalar” da buluşmak dileğiyle hoşça kalın, Allah “Muin” imiz olsun.

-Tasavvuf dinin temelindeki düşünsel tabandır!.

-Tasavvuf, nazarî bilgilerle değil; bilfiil "tatbikatla" yaşanır!.

-Tasavvuf" tümüyle mecâzdir!.

-Tasavvuf, Kur’ânı anlama ilmidir!

-Tasavvuf, tarikat, bir iyi ahlâk derneği değil; varlığın hakikatini, vücudun aslını, özünü bildiren bir çalışma düzenidir!

-Tasavvuftan gaye, kişinin Allah`ı bilmesi; Allah indinde ve ilminde "yok"luğunu hissedip yaşaması; ve nihayet "ALLAH İsmiyle İşaret Olunan, BÂKÎ"dir hükmünün tesbit olmasıdır.

-"Tasavvuf ilminin de hülâsası ve MEVZU, VÜCUD bahsidir.

-Çünkü tasavvuf çalışmaları sonucunda kişi bilir, görür, idrâk eder ve hisseder ki, evvelce sandığı gibi iki ayrı varlık yokmuş, var olan sadece " Allah" imiş!..

-Hatta Nakşıbendi Tarîkatından Ubeydullah Ahrar: «tasavvuftan gaye Vücud bahsidir» diyerek, tasavvuf çalışmalarının amacının “ALLAH”ın TEK`liğini kavramaktan ibaret olduğunu belirtmiştir.

-İnsanın, özünü, hakikatını, gerçek yapısını ve boyutlarını idrak ettirip yaşatan “tasavvuf” ile "hâl"lenmesi ise, daha dünyada iken, tüm "yanma"lardan kurtulmasına vesile olur!...

-“Panteizm”, birimlerin varlığından ve evrenin bütünselliğinden söz ederken;

tasavvuf mutlak TEK (AHAD) indinde tüm birimlerin varlığının olmayışından söz eder.

-Tasavvuf ehli, hakikate ermek için kişinin “ego”–”ben”inin olmayışı gerçeğini idrak etmesini anlatır.

-Tasavvuf felsefesi okumak, tasavvuf felsefesi yazmak, tasavvuf ehli olmak değildir!.

-Esasen, Tasavvuf bütünüyle "gizli şirk"in ortadan kalkması; gizli şirki doğuran, zannındaki "Ben varım" şartlanmasının kalkması çalışmalarından başka bir şey değildir.

-Zaten İslâm’ın tasavvuf adı altında yaşatılan “Vahdet” anlayışı dahi her şeyin, aslında “birçok varlık” olmayıp; tek varlıktaki sayısız mânâların âşikâre çıkışından başka bir şey olmadığını anlatmaktadır ki, bu da aynı şeye işarettir!

-Tasavvuf bütünüyle "vahdet" sırrına yönelme işidir!.. Kişilikten, benlikten kendini bir birim olarak kabullenme hâlinden kurtulup, vahdet deryasına garkolmadan Allah bilinmez!.. Allah, böylece bilinmeyince de "velilik” oluşmaz.

-İnsanın, özünü, hakikatını, gerçek yapısını ve boyutlarını idrâk ettirip yaşatan “tasavvuf” ile "hâl"lenmesi ise, daha dünyada iken, tüm "yanma"lardan kurtulmasına vesile olur!...

-İşte "tasavvuf" çalışmaları ve terbiyesinin çok önemli bir amacı da insanı bu en büyük belâdan; perdelilikten korumaktır...

-Tasavvuf çalışmalarının temeli, şirki hafîden kurtulup, Başını nereye döndürsen, yani ne yöne bakış atsan TEK`liği görebilmek içindir...

-Tasavvuf önce "nefis mücahedesidir"!.. Bu da Hz Rasûlullah`ın "Küçük cihaddan büyük cihada dönüyoruz" ifadesinde açıklanmıştır...

-İslâm adıyla tanıtılan "DİN" anlayışının düşünsel temellerini fark etmek isteyen kişiler ister istemez tasavvuf diye isimlendirilmiş alana girerler.

-"DİN" bilgisi denince Kurân, Hadis ve bunların yüzeysel değil deruni manalarını deşifre etme ve kavrama ve yaşama ilmi olan tasavvuf anlaşılır.

Hiç yorum yok: