İyi
bir insan olmak iki şeye bağlıdır. Güzel huylara sahip olmak ve kötü
huylardan kaçınmak. Hakiki bir müslüman, güzel ahlâka sahip olan ve kötü
ahlâktan uzak duran insandır. Dünya ve âhıretin saadeti, güzel ahlâk
ile süslenmeye bağlıdır. Güzel ahlâk, ilim ve edep öğrenmekle, iyi
insanlarla arkadaşlık etmekle elde edilir. Kötü ahlâk da, cahil kalmak,
edepsiz olmak ve kötü insanlarla arkadaşlık etmekten
hasıl olur. Huyların bazısı, insanın yaratılışında bulunabildiği gibi,
sonradan da elde edilebilir veya değiştirilebilir. Güzel huylara sahip
olmak için, ahlâk ilmini öğrenmeye ihtiyaç vardır.
Kendi elinle bozuyorsun kendini!
Yoksa, Halık güzel yaratmıştı seni.
Herkesin huyu değişebilir. Hiçbir kimsenin huyu, yaratılıştaki gibi kalmaz. Huylar değişmeseydi, Pey gamberlerin getirdikleri dinler boş, lüzumsuz olurdu. Âlimlerin sözbirliği ile koymuş oldukları terbiye ve ceza usûlleri abes (gereksiz, boş) olurdu. Bütün ilim adamları, çocuklarına ilim ve edep öğretmiş ve terbiyenin fayda sağladığı her zaman görülmüştür. O halde, huyun değiştiği güneş gibi meydandadır. Şu kadar ki, bazı huylar iyice yerleşmiş, ruhun özelliği gibi olmuştur. Böyle huyları değiştirmek, yok etmek pek güç olur. Böyle kötü ahlâk; en çok, cahil ve kötü kimselerde bulunur. Bunu değiştirmek için ağır riyazet ve çok mücahede lâzımdır.Nefsin isteklerini yapmamak için çalışmaya "Riyazet" denir. Nefsin istemediği şeyleri yapmaya da "Mücahede" denir. Cahiller, aklı noksan olanlar, huy değişmez diyerek, nefisle mücahede ve riyazet etmiyorlar. Kötü huylarını temizlemiyorlar. Böyle kabul edip de, herkes kendi hevesine bırakılırsa, suçlulara ceza verilmezse, insanlık felâkete gider.
Bunun için, Allahü teâlâ kullarına acıyarak onları terbiye etmek, iyi ve kötü huyları öğretmek için peygamberler gönderdi. Bu rehberlerin en yükseği olarak Sevgili Peygamberimiz Muhammed aleyhisselâmı seçti. Onun dîni ile, önce göndermiş olduğu bütün dinleri nesh etti, yürürlükten kaldırdı. Onun dîni, bütün dinlerin sonuncusu oldu. Böylece, iyiliklerin ve terbiye usûllerinin hepsi onun parlak dîninde yer almıştır. Aklı olanlar, iyiyi kötüden ayırabilenler, bu dinden çıkarılmış olan ahlâk kitaplarını okumalı, öğrenmeli ve işlerini buna göre düzenlemelidir. İnsanın dünyada ve âhırette rahata ve huzura, sonsuz saadete, kurtuluşa kavuşması ve böylece aile ve cemiyet hayatinin düzenine yardım etmiş olması lâzımdır. İnsanların birinci vazifesi de budur.
İslâm ahlâkı üçe ayrılır:
1- İnsanın yalnız iken, başkasını düşünmeden, işlerinin iyi veya kötü olduğunu anlatan ilimdir. Buna "Ahlâk ilmi" denir, insan yalnız olduğu zaman da, bu işlerini bildiği gibi yapar. Meselâ, yumuşak huylu, cömert, utangaç insan; yalnızken de, başkaları yanında da hep böyledir. Ahlâk ilmi, insanın böyle hiç değişmeyen iyi işlerini öğretir. Kötü huyları ve bunlardan kurtulmak çarelerini gösterir.
2- İnsanın, ev içinde, çoluk çocuğuna karşı hareketlerini inceler. Buna "Ev idaresi âdabı" denir.
3- İnsanın, cemiyet hayatındaki vazifelerini, hareketlerini bildirir. Buna "Sosyal terbiye" denir.
08.EYLÜL.2013-PAZAR.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder