6 Ağustos 2011 Cumartesi

Bayezid-i Bestami (Kuddise Sirruh) Ariflerin Sultanı

Bayezid-i Bestami (Kuddise Sirruh) ariflerin sultanı olarak bilinip, Ebu Bekir Sıddık (Radiyallahu Anh)'a çok benzerdi. Künyesi Ebu Yezid olup, asıl ismi "Tayfur"dur.

Bayezid-i Bestami (Kuddise Sirruh)'nin daha annesinin karnında iken kerametleri görülmeye başlamıştı. Annesi ona hamile iken şüpheli bir şeyi ağzına alacak olsa, onu geri atıncaya kadar karnına vururdu.

Küçük yaşta iken annesi, kendisini mektebe gönderdi. Bayezid-i Bestami (Kuddise Sirruh) büyük bir dikkatle derslerine devam ediyordu. Bir gün Kur'an-ı Kerim okumak için gittiği mektebte şu ayet-i kerimeyi okudu;
"Gerçi insana anasına, babasına (itaat etmeyi) de tavsiye ettik. Anası onu zayıflık üstüne zayıflıkla taşıdı. (onun) Sütten ayrılması iki yıl içindedir. Bana ve anne-babana şükret diye de (tavsiye ettik). Dönüş ancak banadır." (Lokman;14)

Bayezid-i Bestami (Kuddise Sirruh) bu ayet-i kerimenin tesiri ile erkenden eve döndü. Annesi merak edip niçin erken döndüğünü sorunca, şöyle cevap verdi;

"Bir ayet-i kerime gördüm. Allah-u Teala o ayet-i kerime de kendisine ve sana, hizmet ve itaat etmemi emrediyor. Ya benim için Allah-u Teala'ya dua et, sana hizmet ve itaat etmem kolay olsun veya beni serbest bırak, hep Allah-u Teala'ya ibadet ile meşgul olayım."

Bunun üzerine annesi: "Seni Allah-u Teala'ya emanet ettim. Kendini O'na ver." dedi.

Bundan sonra Bayezid-i Bestami (Kuddise Sirruh), kendisini Allah-u Teala'ya verdi, emirlerinin hiçbirisini yapmakta gevşeklik göstermedi.

Ama annesinin hizmetini de ihmal etmedi. Annesinin küçük bir arzusunu, büyük bir emir kabul edip, her durumda yerine getirmeye çalışırdı. Çünkü Allah-u Teala'nın emri de böyle idi.

Bayezid-i Bestami (Kuddise Sirruh) üveysi olup, Cafer-i Sadık (Radiyallahu Anh)'ın vefatından kırk yıl sonra doğduğu halde İmam-ı Ali Rıza'nın sohbetinden ve bunun bereketiyle Cafer-i Sadık (Radiyallahu Anh)'ın ruhaniyetinden istifade etti.

Onun ruhaniyetinden feyz almakla meşhur oldu. İlahi aşk'ta o kadar ileri ve ibadette o kadar yüksekte idi ki, namaz kılarken Allah korkusundan göğüs kemikleri gıcırdar, yanında bulunanlar bunu işitirdi.

Bir gün yakınları kendisine: "Efendim filan yerde büyük bir zat var. Fazilet ve keramet sahibi bir veli'dir." dediler ve daha başka sözlerle o zatı çok medhettiler. Bunun üzerine Bayezid-i Bestami (Kuddise Sirruh):

"Madem öyledir. O halde o büyük zatı ziyarete gitmemiz lazım oldu." buyurdular. Talebelerinden bazıları ile onun bulunduğu yere geldiler. Bayezid-i Bestami (Kuddise Sirruh) bildirilen zatın, mescide gitmekte olduğunu ve kıbleye karşı tükürdüğünü gördü. Görüşmekten vazgeçip tekrar geri döndü. Sonra o kimse hakkında,

"Dinin hükümlerini yerine getirmekte, sünnet-i seniyyeye uymakta ve edebe riayette zayıf birisine, nasıl olur da keramet sahibi denilir. Böyle bir kimsenin, Allah-u Teala'nın evliyasından olması mümkün değildir." buyurdu.

Bayezid-i Bestami (Kuddise Sirruh) bir gün yolda yürürken bir gencin kendisini takip etmekte olduğunu farkedip döndü ve gence;

"Niçin beni takip ediyorsun, istediğin nedir?" dedi. Genç edeble;

"Efendim sizin gibi olmak, yolunuzda bulunmak istiyorum. Lütuf elinizi uzatın himmet buyurun da bende kazanayım." dedi. Bayezid-i Bestami (Kuddise Sirruh) o gence cevap olarak;

"Benim yaptıklarımı yapmadıkça, benim derimin içine girsende istifade edemezsin. Bu, Allah-u Teala'nın bir lütfudur." buyurdu.
Bayezid-i Bestami (Kuddise Sirruh) birgün bir talebesine şöyle nasihatte bulundu;

"Sana yaşadığın sürece tamamen Allah-u Teala'ya yönelmeni, yüzünü hiçbir vakit O'ndan çevirmemeni tavsiye ederim. Şüphe yok ki O'na kavuşacak ve O'nun yüce huzurunda duracaksın.

Ve sen bütün işlediklerinden sorumlu tutulacaksın. Sakın gafil olma. Gaflet uykusundan bir an önce kendini kurtar. Hiç kimseyi O'na tercih etme. Sana gelen belalara sabret. Allah-u Teala'nın hükmüne ve kazasına rıza göster. Allah-u Teala'nın verdiğine kanaat et.

Allah-u Teala'ya güven, vaad ettiklerinin mutlaka yerine geleceğine inan. Hiç ölmeyecek ve hep diri olan Rabbine tevekkül eyle. Her işinde O'nun inayetini iste. O'nun emirlerine riayet et. Hayatta olduğun müddetçe bu dediklerimi yapmaya çalış. Halkı bırakıp, Hakka yönel. İşini O'na ısmarla!.."
Anlatıldığına göre Bayezid-i Bestami (Kuddise Sirruh) birgün talebeleriyle giderken delilerin bulunduğu bir hastanenin önünden geçiyordu. Talebelerinden birisi, orada delilerin tedavileri için birşeyler yapmaya çalışan baştabibe yaklaşıp;

"Günah hastalığı ile hasta olanlar için bir ilacınız var mıdır?" diye sordu. Baştabib cevap veremeyip susunca, ayağı zincirle bağlı olan delilerden biri, Bayezid-i Bestami (Kuddise Sirruh)'nin teveccühü ile şöyle dedi;

"O derdin ilacı şöyledir; tevbe kökünü istiğfar yaprağıyla karıştırıp, kalp havanına koyarak, tevhid tokmağıyla iyice dövmeli, sonra insaf eleğinden eleyip, gözyaşıyla hamur etmeli. Daha sonra Aşkullah ateşinde pişirip, muhabbet-i Muhammediyye balından katarak, gece gündüz kanaat kaşığıyla yemelidir."

Bir gece, bazı kimseler Bayezid-i Bestami (Kuddise Sirruh)'nin nasıl ibadet yaptığını, neler söylediğini işitmek için penceresinin altında dinlemeye başladılar. Seher vakti olduğunda bütün kalbiyle "Allah" dedi. Sonra düşüp bayıldı.

Bayılmasının sebebi sorulduğunda Bayezid-i Bestami (Kuddise Sirruh); "Sen kim oluyorsun? Senin haddine mi düştü ki ismimi ağzına alıyorsun? Şeklinde bir nida gelir diye çok korktum da onun için bayılmışım." buyurdu.

Bayezid-i Bestami (Kuddise Sirruh) namaz kılmak için mescide gelince kapıda bir miktar durur ve ağlardı. Sebebini soranlara; "Camiyi, vücudumla kirletmekten korkuyorum. Tevbe edip Allah-u Teala'ya yalvarıyorum, ondan sonra giriyorum." derdi.

Hiç yorum yok: