Evliyanın büyüğü, keramet hazinesi,
Hazret-i Hüseyin'e dayanır sülalesi.
Buhara diyarında doğan bu mübarek zat,
Uşak’ta yaşadı ve Konya'da etti vefat.
Babası tüccar olup, o vefat ettiğinde,
Kendi de, ticarete başladı akabinde.
Bir gece rüyasında, kendine denildi ki:
(Dünya ticaretine, fazla yorma fikrini.
Ahiret ticareti olsun esas maksadın,
Dünya muhabbetini, kalbine sokma sakın.
Ebedi saadeti ister isen sen eğer,
Dünya mal-ü mülküne, bir zerre verme değer.
Ahmed-i Semerkandi var ki Anadolu'da,
Ona varıp teslim ol, saadetin orada.)
Uyanınca, kendinde hissetti bir başkalık.
Zira dünya sevgisi, kalbinde yoktu artık.
Kavuşmak istiyordu, bir an önce o zata.
Onun muhabbetiyle yanıyordu adeta.
Miras kalan mallardan, o, kendi hissesini,
Almayıp, kardeşine hibe etti hepsini.
Kalbinde alevlenen, o aşkın tesiriyle,
Ve rüyada aldığı, bu manevi emirle,
Aylarca yol yürüyüp, çekti mihnet ve zahmet.
Sonunda Erzincan’a vasıl oldu nihayet.
Aşkı ile yandığı o büyük veli, zira,
Erzincan'da ikamet ediyordu o ara.
Sıdk ile bağlanarak, bu hakiki rehbere,
Kavuştu tasavvufta, yüksek derecelere.
Hüsameddin Uşaki, az zamanda nihayet,
Bu mübarek üstaddan, aldı mutlak icazet.
Hocasının emriyle yerleşerek Uşak’a,
Şöhreti, günden güne yayıldı garb ve şarka.
O zamanki padişah, sultan Selim Han idi.
Şehzade Murad ise, Manisa'da valiydi.
Şehzade, mektup yazdı hazret-i Uşaki’ye:
(Padişahlık bana da ulaşır mı ki?) diye.
Haberci, sürat ile gelip vardı dergaha.
Selam verip, mektubu, vermeden ona daha,
Buyurdu ki: (Şehzade, etmesin fazla merak.
Padişahlık, filan gün kendisine kalacak.
Durmayıp, İstanbul'a hareket etsin hemen.
Başlasın vazifeye, fazla vakit geçmeden.)
Şehzade, bu haberi alınca düştü yola.
Gayesi, bir an önce varmaktı İstanbul'a
Lakin yolda, bir başka elçiyle karşılaştı.
Getirdiği mektubu, merak etti ve açtı.
Sokullu Mehmet Paşa, yazmıştı ki: (Ey Murat!
Selim Han vefat etti, sana kaldı saltanat.)
Hazret-i Uşaki’nin buyurduğu zamanda,
Sultan Üçüncü Murat, fiilen geçti tahta.
09.EYLÜL.2013-PAZARTESİ.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder