22 Eylül 2010 Çarşamba

TEMiZLiK ve SAĞLIĞIMIZ "Abdullah Balgalmış"

Atalarımız "Herşeyin başı sağlıktır" demişlerdir. Büyük kayıplar, beklenmeyen hâdiseler karşısında teselli için "Sağlık olsun; Allah baş sağlığı versin" deriz.Gerçekten de sağlık, dünya ni'metlerinin başında gelir. Sağlık olmadan hiçbir şey yapılamaz. Dünya ve âhıret saadeti buna bağlıdır. Sağlığı elinde olan kişi, dünyanın en mesut, en mutlu insanıdır. Dünyanın diğer mutlulukları, bundan sonra gelir. Mal, mülk, para, makam v.s. herşey sağlıkla değer kazanır. Eğer sağlık olmazsa, bunların hiç birisinin kıymeti kalmaz. Kanunî Sultan Süleyman, "Halk içinde muteber bir nesne yok, devlet gibi" diyen bir şâire karşı, "Olmaya devlet cihanda, bir nefes sıhhat gibi" cevabını vermiştir.
Sevgili Peygamberimiz "sallallahü aleyhi ve sellem", tıp bilgisini çeşitli şekillerde medh buyurdu. Meselâ, (İlim ikidir: Beden bilgisi, din bilgisi). Yani ilimler içinde en lüzumlusu, ruhu koruyan din bilgisi ve bedeni koruyan sağlık bilgisidir. Her şeyden önce, ruhun ve bedenin zindeliğine çalışmak lâzım geldiğini emir buyurdu. İslâmiyet, beden bilgisini, din bilgisinden önce öğrenmeyi emrediyor. Çünkü, bütün iyilikler, bedenin sağlam olmasıyla yapılabilir. Süvariye hayvan lâzım olduğu gibi, insana da beden lâzımdır. Sağlık sayesindedir ki, kendimize, aile efradımıza, yurdumuza, milletimize, bütün insanlığa ve yaratıcımız ve sahibimiz olan Rabbimize karşı olan vazifelerimizi en iyi şekilde ve gönül rahatlığıyla yerine getirebiliriz. Sağlığımız yerinde olmayacak olursa, hemen hiç birini rahatlıkla, istediğimiz ve bizden istenilen şekilde yapamayız. Hadîs-i şeriflerde buyuruldu ki:(Sağlık içinde rahatça yaşamak, Allahın kullarına iki büyük ihsanıdır.) (Bir insanın başkasından kötülük görmeksizin, aile efradını sağlıklı görür ve yiyeceği de yanında bulunarak sabaha erişirse, onun gönlünde, bir genişlik, bir sevinç belirir.)(Allahtan af ve sağlık dileyiniz, insana Allahın varlık ve birliğini anlamak üzere verilen bilgiden sonra, sağlıktan büyük ve iyi bir nesne verilmemiştir.) (Sıhhatli beden, mesut ömür, ilâhî birer ni'mettir.)
Sağlıklı olmak ne kadar büyük nimet ve bahtiyarlıktır. Fakat çokları bunun kıymetini bilmez, çoğu zaman korumak için lüzumlu tedbirleri almaz. Bunların kıymetini, büyüklüğünü felçliler, tutulduğu amansız hastalıktan dolayı döşekte yatanlar, şeker hastaları, kalbinden, midesinden, ciğerinden rahatsız ve muzdarip olanlar daha iyi anlarlar. Etrafımızda ve hastanelerde sık sık karşılaştığımız ağrı, acı ve çeşitli ızdıraplar içinde kıvranan hastalardan ibret almalı ve sıhhatimizin kıymetini bilmeliyiz!
Bugün, bütün üniversitelerde okutuluyor ki, doktorluk iki kısımdır: Biri hijyen, sıhhati korumak, ikincisi terapötik, hastaları iyi etmektir. Bunlardan birincisi önce gelmektedir. İnsanları hastalıklardan korumak, sağlam kalmayı sağlamak, tıbbın birinci vazifesidir. Hasta insan, iyi edilse de, çok kere arızalı, çürük kalır. İşte İslâmiyet, tababetin birinci vazifesini, hijyeni garanti etmiştir. Kur'ân-ı kerîm, tıbbın iki kısmını da teşvik buyurmuştur.Muhammed aleyhisselâm, Rum imparatoru Heraklius ile yakınlık münasebeti kurmuştu. Birbirlerine mektup gönderirlerdi. Bir defa, Heraklius birçok hediye göndermişti. Bu hediyelerden biride, bir doktor idi. Doktor gelince dedi ki, (Efendim; imparator hazretleri beni size hizmet için gönderdi. Hastalarınıza bedava bakacağım!). Peygamber efendimiz, kabul buyurdu. Emreyledi, bir ev verdiler. Her gün nefis yiyecek, içecek götürdüler. Günler, aylar geçti. Hiç bir müslüman doktora gelmedi. Doktor, utanıp gelerek, (Efendim, buraya size hizmet etmeye geldim. Bugüne kadar bir hasta gelmedi. Boş oturdum, yiyip, içtim, rahat ettim. Artık gideyim) diye izin isteyince, Peygamber efendimiz, (Sen bilirsin eğer daha kalırsan, misafire hizmet etmek, müslümanların vazifesidir. Gidersen de uğurlar olsun! Yalnız şunu bil ki, burada senelerce kalsan, sana kimse gelmez. Çünkü, eshâbım hasta olmaz! İslâm dîni, hasta olmamak yolunu göstermiştir. Eshâbım temizliğe çok dikkat eder. Acıkmadıkça birşey yemez ve sofradan doymadan önce kalkar) buyurdu.
Bu, müslüman hiç hasta olmaz demek değildir. Fakat sıhhatine ve temizliğine itina eden bir müslüman uzun zaman sağlam kalır. Kolay kolay hasta olmaz, ölüm haktır. Hiçbir kimse ölümden kurtulamaz ve herhangi bir hastalık sonucu ölecektir. Evet, ölüm hastalığı herkese gelecektir. Bu hastalık mü'minlere bir nimettir. Âhiret yolculuğunun habercisidir. Hazırlanmak, tevbe, vasiyet etmek için, alarm işaretidir. Cenâb-ı Hak, çeşitli hastalıkları, ölüme sebep kılmıştır. Eceli gelen bir hastalığa yakalanacaktır.
Fakat, o vakte kadar sıhhatini koruyabilmesi, ancak müslümanlıkta emredilen hususlara ve temizliğe riâyet sayesinde olur.
Hadîs-i şeriflerde buyuruldu ki:
(İyiliklerin başı az yemek. Kötülüklerin başı çok yemektir.)
(İnsan kalbi, tarladaki ekin gibi, yemek de yağmur gibidir. Fazla su, ekini çürüttüğü gibi, fazla gıda da kalbi öldürür.)
(Çok yiyeni, çok içeni Allahü teâlâ sevmez.)
(Her derdin başı, çok yemek, her hastalığın ilâcı çok yemekten korunmak, perhiz etmektir.)
(Az ye, hasta olma!)
09.EYLÜL.2013-PAZARTESİ.

Hiç yorum yok: