Şeytan gelip, Bâyezid'in ayağından tutarak uyandırdı ve " kalk namazın geçmek üzeredir " dedi. Bâyezid Şeytan'a " Ey mel'un! Sen hiç böyle yapmazdın. Herkesin namazının geçmesini, kazâ'ya kalmasını isterdin.
Şimdi nasıl oldu da beni uyandırdın ?" deyince Şeytan, "Birkaç ay önce sabah namazını kaçırdığında, pişmanlığın ve üzüntün sebebiyle çok ağlayıp inlediğin için ayrıca yetmişbin namaz sevâbı almıştın.
Bu gün onu düşünerek, sadece vaktin namazının sevâbına kavuşasın da yetmişbin namaz sevâbına kavuşamayasın diye seni uyandırdım" cevabını verdi. Bâyezid Bestami bir defasında demiştir ki : " Bizim ruhumuzu, semalara götürdüler. Cennet'i, Cehennem'i gösterdiler. Hiçbir şeye bakmadım. Hep Allah'ı Teâla'yı düşünüyordum. Nice makamlardan geçirdiler. Nihayet ezeliyet ağacını gördüm. Sonra Yâ Rabbî sana gelebilmem için beni benliğimden kurtar diye yalvardım.
Bana bildirdi ki : Ey Bâyezid! Benliğinden kurtulup bana yaklaşman, sevgili Peygamberime tâbi olmana bağlıdır. Onun ayağının tozunu gözüne sürme yap. Onun bildirdiği hükümlere uymaya devam et.
Bâyezid Bestami bir gün öğrencileriyle giderken bir tımarhanenin önünden geçiyorlardı. Talebelerinden birisi, orada delilerin tedavisi için bir şeyler yapmaya çalışan baştabibe yaklaşıp "Günah hastalığı ile hasta olanlar için bir ilacınız varmıdır?" diye sorar. Baştabib cevap veremeyip susunca, ayağı zincirle bağlı delilerdan biri, Bâyezid'in tevaccühü ile şöyle dedi : " O derdin ilacı şöyledir : Tövbe kökünü istiğfar yaprağıyla karıştırıp, kalp havanına koyarak, tevhîd tokmağıyla iyice dövmeli. Sonra insaf eleğinden eleyip, gözyaşıyla hamur etmeli.
Daha sonra aşkullah ateşinde pişirip, muhabbet-i Muhammediyye balından katarak, gece gündüz kanaat kaşığıyla yemelidir."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder